8 Aralık 2013 Pazar

Renk Nasıl Olur da Kıyl ü Kâl'den Kurtulur?



“Renk nasıl olur da kıyl ü kâlden kurtulur?”

Bundan tam 12 sene önce bir deftere not etmişim bu sözü. Bu gün geldi, tuttu yakamdan ve sordu: “Öğrendin mi sırrı? Nasıl olur da renk kıyl ü kâlden kurtulur?”

Gözlerimi kaçırdım, sessizce başımı eğdim,  “arıyorum” diye cevap verdim.

Arıyorum,

Suyu hazırlarken,

tekneyi her açtığımda,

attığım her zeminde,

bir lalenin haresinde,

yaprağın her kıvrımında,

Renklerin suda raksedişinde,

teknenin bu raksa zemin veren vakarında,

Hocamın suya düşürdüğü her nakşın hayranlığında,

fırçanın, boyanın, suyun ve insanın “BİR’in” dengesinde BİRleştiği ânın heyecanında

arıyorum...

Yitiğim ne bilmeden,

konuşmayı unutup susmaya sığınarak,

görünmeden,

yaralarımı edeble sarmaya çalışarak,

dur-madan konuşanlara kulak tıkayarak,

"garip bir yolcu ol" düsturuna sarılarak...