“Renk nasıl olur da kıyl ü kâlden
kurtulur?”
Bundan tam 12 sene önce bir deftere
not etmişim bu sözü. Bu gün geldi, tuttu yakamdan ve sordu: “Öğrendin mi sırrı?
Nasıl olur da renk kıyl ü kâlden kurtulur?”
Gözlerimi kaçırdım, sessizce başımı
eğdim, “arıyorum” diye cevap verdim.
Arıyorum,
Suyu hazırlarken,
tekneyi her açtığımda,
attığım her zeminde,
bir lalenin haresinde,
yaprağın her kıvrımında,
Renklerin suda raksedişinde,
teknenin bu raksa zemin veren
vakarında,
Hocamın suya düşürdüğü her nakşın
hayranlığında,
fırçanın, boyanın, suyun ve insanın “BİR’in”
dengesinde BİRleştiği ânın heyecanında
arıyorum...
Yitiğim ne bilmeden,
konuşmayı unutup susmaya sığınarak,
görünmeden,
yaralarımı edeble sarmaya çalışarak,
dur-madan konuşanlara kulak tıkayarak,
dur-madan konuşanlara kulak tıkayarak,