24 Kasım 2020 Salı

Solo Cansado

I.

"İnsan kendi sesini duyabilir mi?" 
diye soruyor bay yazar...

*

Bu soruya cevap vermek için
şöyle bir durmalı, soluklanmalı,
içine bakmalı,
sonra küçük küçük kelimelerle başlamalı...

Başlamalı başlamasına da,
Her işin bir yolu-yordamı varmış
önce "büyük"lere danışmak şartmış.
Çok değerli büyüklerimiz,
Sayın saygıdeğer dış sesler,
kendilerinden icazet almadan,
konuşmaya niyetlenmiş olmak sebebiyle
bizi hoş görür,
özrümüzü kabul eder,
ve söylemek-liğimize 
müsaade buyurursa eğer...

*

Dolaşan dillerimize,
ve derin yorgunluğumuza rağmen.
Onca yılın yüzü suyu hürmetine,
sakince,
küçük küçük kelimelerle,
ne bir eksik, ne bir fazla.

*
yıllarımız,
ve daima yollarımız,
yürümelerimiz, koşmalarımız,
yara bere içinde kalıp
soluklanmalarımız...

"Ol"mak çabalarımız,
yazdıklarımız,
okuduklarımız,
bazen bir roman, bazen hikâye,
en çok da mısra,
şimdilerde çiçek...

Bilmeyi aradıklarımız
bilemediklerimiz,
ola-bilemediklerimiz,
ve kabullenişlerimiz...
Yine de arı-duru niyetlerimiz
ve nihayet haddimiz!


II.

Hem kendi sesini niye duymak ister ki insan?
Bunca cafcaflı sesler varken dünyada.

Sonra bütün bu insanlar 
kendi seslerini duymuşlar mı bakalım? 
Yazarlar, çizerler, koca akademisyenler,
Politikacılar, top managerlar, pazarlamacılar, reklamcılar...
Kocaman sözlerin, afili nutukların insanları,
Sayın saygı değer dış sesler...

III.

Hadi deneyelim desek, bir kolayından başlasak,
Her zaman derim ya, üzerine koya koya...
Eylesek,
Eylemek-liğimizi kurtuluşumuz bellesek,
Bunca gürültünün, malumâtın arasında!
susmalara sığınsak?

*

Demem o ki 
Sayın saygı değer dış sesleri,
Eylemeden belleyenleri,
Gürültüden beslenenleri
kim tutacak bay yazar?

IV.

Onlar...
yani gürültüden yorulanlar,
eylemelerini yıllarına ekleyip 
kurtuluş belleyenler
şimdi neredeler?
nereye sığındılar?
ne ile avundular?