Konu: Çinli ressamlar ve Anadolu ressamlarının
hikâyesi.
Kaynak: Mesnevi
/ Mevlana Celaleddin Rumi.
"Çinliler kendilerine güvenerek Rumlar’a
[Anadolu’lular] karşı övündüler:
-‘Resim sanatında dünyada bizden daha üstünü
yoktur.’
Buna karşılık Rumlar da:
-‘Hayır, bu iddianız doğru değil. Biz daha
mâhir kişileriz.’ dediler. Bu iddialar adil bir padişahın kulağına gitti.
Padişah:
-‘Ben sizi imtihan edeceğim, bakalım
hanginizin söylediği doğru’ dedi. Çinliler de Rum diyarının ressamları da
hazırlandılar.
Çinli ressamlar:
-‘Bize bir oda verin, karşımızda bir oda da
siz alın, her birimiz burada hünerlerimizi sergileyelim’ dediler.
Kapıları
karşı karşıya iki odadan birini Çinli ressamlara, diğerini Rum diyarının
ressamlarına verdiler. Çinliler padişahtan yüz türlü boya istediler. Padişah
renklerin hazine kapılarını onlara açtı. Çinlilere her sabah hazineden boyalar
verilmekte, onlar da bu boyalarla türlü türlü resimler, süsler yapmaktaydı.
Rum
ressamları ise:
-“Ne resim, ne de boya bizim işimize yarar.
Bize pasları gidermekten başka bir şey gerekmez.” dediler. Kapıyı kapadılar,
duvarı cilâlamaya başladılar. Odanın kapıya karşı olan duvarını gökyüzü gibi
saf, temiz ve parlak bir hale getirdiler. Nihayet Çinli ressamlar da işlerini
bitirdiler. Hepsi de yaptıklarından emindi ve yaptıkları işten dolayı çok sevinçliydiler.
Padişaha haber verildi. Padişah önce Çinli
ressamların resim yapıp süsledikleri odaya girdi, resimleri gördü, bütün
yapılanlar fevkaladeydi. Sonra Rum ressamlarının bulundukları odaya girdi.
Padişah gelince, Rumlar iki oda arasındaki perdeyi kaldırdılar. Karşıki odada
Çinli ressamların yaptıkları süsler ve resimler bu odanın cilâlanmış
duvarlarına yansıdı. O odada ne varsa burada da öyle daha güzel ve daha parlak
bir biçimde görünmeye başladı.
Rum diyarının ressamlarının bulundukları oda,
dille tarifi mümkün olmayan bir haldeydi ve bu haliyle Çinli ressamların
odasından binlerce defa daha güzeldi…”
Hikâyenin Seçilme Nedeni?
Hikâye, bir padişahın sarayının duvarlarını en güzel nakışlarla
süsleyecek ressamı bulmak için düzenlediği yarışmayı konu alıyor.
Önce bir ihtiyaç ve bunun talebe
dönüşmesi var.
Sonra ressamlar, arz edenler, arz
edenlerin pazarlama hünerleri. Strateji, donanım, rakipleri tanıma, talep edeni
tanıma, pazarın analizi kısaca bütünüyle Pazarlama İletişimi.
Bunun sonucunda tercih edilme ya
da edilmeme var, yani karar. Doğru
iletişim hangisi idi, neden doğruydu bunun tarifi var.
Bu hikâye bütün bu iletişimi tüm
süreçleri ile gözler önüne seriyor ve gelecekteki pazarlama iletişimi için
ciddi ipuçları veriyor.
Geleceğin Pazarlama İletişiminin Temelleri:
İyi gözlem.
Sağlam strateji.
Hayatla ilişkili olmak, hayattan
kopuk olmamak.
Orjinalite.
Samimiyet.
İnsan’a dokunmak.
Yalın, şeffaf, sade, abartısız
ancak gizemli bir iletişim dili.
Gerçekten yola çıkarak hayalin
kapısını aralamak ve müşterinin içerde dilediği yere yerleşmesini sağlamak.
Yaşayan, interaktif ve canlı
pazarlama iletişimi mecraları.
Geleceğin Pazarlama İletişimcisi Nasıl Olmalı?
Hikâyenin sahibinin dilinden tariflersek
pergel gibi olmalı, yani bir ayağı
gerçekte sabittir, bir ayağı ise o gerçeği en iyi şekilde sunabilmek için alemi
dolaşır.
Hayatın içinde, insanların içinde, kendi fildişi kulesinde değil.
Sürekli gelişime ve öğrenmeye açık;
ancak bilgi hamalı değil. Bilgiyi
kendine ait kılan, bilgiyi süzüp içine
alabilecek kapasitesi olan.
Yenilikçi, teknolojiyi takip eden,
yeni teknolojinin getirdiği fırsat ve tehditleri en iyi şekilde bilen ve ihtiyaçlarına en uygun şekilde kullanan.
Toplumun dönüşümünü en iyi
şekilde analiz edebilen.
İyi bir gözlemci, samimi,
saygılı, dikte etmeyen.
Her türlü ön yargı ve
bağnazlıktan uzak.
Reklamcılık ve pazarlama konularının yanısıra sosyoloji
ve psikoloji ile ilgilenen, ekonomi bilen, matematik ve istatistikle uğraşmayı
seven.
Fırsatlar ve Tehditler ?
Bilgiye kolay ulaşma, diğer
taraftan bunun getirdiği kirlilik.
Her türlü malzemenin gözler önüne
serili olması ancak bunun oluşturduğu körlük.
Hayatın çok hızlı değişmesi,
sürekli yenilik; ancak bunun getirdiği sanallık; bir şeylere yetişememe duygusu,
eskimişlik ve tüketilmişlik hissi.
Çok sayıda insana en kısa zamanda
ulaşabilme imkanı, bunun karşılığında insanlarla uzun süreli , derin ilişkiler
kurmanın zorlaşması, kalıcı olamamak.
Veri toplama imkanlarının
artması, buna paralel olarak gerçeğe ulaşmanın zorlaşması.
Strateji, araştırma, test, ölçme
gibi bilimsel tekniklerin gelişmesi, buna karşılık işin zaman, operasyon ve
parasal maliyetinin ciddi biçimde artması.
Bir Adım Ötesi?
Beni ve ben’den oluşan biz’i iyi
anlamak. Pazarlama iletişimini her
ikisine de hitap edebilmek üzerine kurgulamak.
Bizin tek tip olmadığı, her
küçük biz grubundan onlarca farklı alt
bizler ortaya çıktığını görmek.
Farklı seslerle bir bütün
oluşturmak, bunu orkestra şefi gibi yönetebilmek, her sesi bütünün içinde
duyurabilmek.
Dürüst, şeffaf ve güven içinde
Solmayan, tükenmeyen yeninin peşinde olmak.
Son Söz:
“Her gün yeniden doğarız, bizden kim usanası?”
* Bu yazı daha önce hazırladığım bir yüksek lisans ödevinden alınmıştır.