8 Temmuz 2018 Pazar

Ebrû Vakitleri


Renklerin içinde...
Eskilerden bir ebru yazısı.


Osmanlı medeniyeti ile ilgili konuşurken “derin ve vakur bir hüzün ve bize özgü bir sevinç” diyordu Sadettin Ökten Hoca bir sohbetinde.
Bu ifadenin ebrûda tecessüm ettiğini düşünüyorum. 

Bazen derin bir hüzün.
Bazen kıpır kıpır bir sevinç.
Benim için tam da böyle...

***

Yeni sezonu açtık.

Aylardır verdiğim ara, beni tekneye yabancılaştırmış adeta. Boyalar direniyor, yapraklar direniyor, dallar direniyor.
Sabaha kadar uğraşsam netice vermeyecek. 
Küsüz anlaşılan…

Sayısız lale temrini yapsam elim kavrar mı “biz”i maharetle? Renkler bana getirir mi uçsuz bucaksız âhengin enginliğini?  O âhenkle BİRlenmem için bana yol gösterirler mi lûtfedip?

Bir ileri, iki geri.

Annemin ebru mekanımı kilere çevirme konusundaki azmi ve benim vakitle ilgili imtihanım, yorgunluğum ve ve ve...

Bir yanım kızıyor, dertleniyor için için… Diğer yanım “şikayetlenme! Görünene mi talipsin yoksa dönüşene mi?” diye soruyor bir derviş edasıyla. Zayıf tarafımdan yakalıyor beni. “Elbet dönüşene talibim” diyorum, “sanki bilmiyorsun!”  Nihayet mutabakata varıyoruz, bir müddet kanaate tutunup devam ediyoruz hep birlikte.

Heyhat bu birlik ve dirlik uzun sürmüyor ve düzen bozuluyor yeniden…

Bir küs, birden az barışık.

Karışık ki ne karışık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz kaydedilmiştir, teşekkür ederiz.